Toplu İş Sözleşmesi Hükmüne Aykırı Uygulama ve Bunun Hükmün Yorumuna Etkisi
Toplu İşSözleşmesi Hükmüne Aykırı Uygulama ve
Bunun HükmünYorumuna Etkisi
Prof. Dr. Levent AKIN
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
____________________________________________________________
Topluiş sözleşmeleri ile oluşturulan düzen, işyerleri için büyük önem arz eder. Busözleşmenin tarafları kadar işçiler için de istikrar yaratan bir etki gösterir.Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, bu konuya ilişkin bir kararında, toplu sözleşmehükümlerinin oluşturulması aşamasındaki iradeyi ve getirilen hükmün etkisiniele almıştır. Kararda yer verilen tespit ve görüşler şunlardır[1]:
“ … Davacı sendika vekili, davalı şirketinişletmesi için yıllardan beri imzalanan toplu iş sözleşmelerinin tarafıolduğunu, imzalanmış bulunan son toplu iş sözleşmesinin 01.01.2014-31.12.2016yürürlük süreli olduğunu, TİS m. 14 e aykırı olarak sürekli işlerde geçici işçive müteaahhit/taşeron işçisi çalıştırdığını, yasal yollara başvurmadan öncedavalıya yazılı başvuru yapılarak TİS e uygun hareket etmesinin istendiğini,daha öncede grup içinde yer alan 3 ayrı işletmede yineaynı hükme aykırı hareketedilmesi nedeniyle … İşMahkemesinin 2003 yılında verdiği karar ile TİS e aykırılığın tespitedilerek sataşmanın önlenmesinekarar verildiğini,aynı grup içinde yer alan… AŞ aleyhine önlenmesine karar verildiğini, … işmahkemesinde delil tespiti istendiğinde bulunulduğunu, mahallinde yapılaninceleme ile delil tespiti yapıldığını, buna bağlı olarak açılan tespit vesataşmanın önlenmesi davasının halen derdest olduğunu, kesinleşmiş mahkemekararlarına rağmen aykırılığa devam edildiğinden bu konudaki sataşmanınönlenmesine karar verilmesini ve TİS in açık hükmüne aykırılığın ihtiyatitedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir…
Davalıvekili, davacının ihlal edildiğini iddia ettiği 14. maddenin başlığının “Geçiciişçi” olduğunu, alt işveren ilişkisinin bu madde kapsamında yer almadığını,toplu iş sözleşmesinde alt işverenlikilişkisini yasaklayan bir hükmün bulunmadığını, hal böyle iken davacı tarafınbinlerce kişinin çalıştığı cam fabrikalarının bulunduğu bir sektörde altişveren ilişkisini tamamen ortadan kaldırıcı bir tespitin yapılması talebininhaksız olduğunu, müvekkil şirket ile davacı sendikanın 50 yıldan uzun süredirtoplu iş sözleşmesi akdettiklerini, 14. maddedeki müteahhit firma ibaresini tek başınadeğerlendirmenin maddenin 2. fıkrası ile açık çelişki oluşturacağını, 14.maddenin iki hükmü birlikte değerlendirildiğinde bu maddenin geçici işçi çalıştırılması hususunu düzenlediğinin açıkçaanlaşıldığını, TİS in yıllık ücretli izinler başlıklı 26. maddesinde, sürekligeçici işçi çalıştırabilecek istisnai durumu düzenleyen hükme göre izin dönüşümekibi adı altında geçici işçi alınabileceğinin düzenlediği, böylece geçici işçiçalıştırmama kuralı ve istisnalarının düzenlendiğini 14. maddede yer alanmüteahhit firma ibaresinin geçici işçi çalıştıran müteahhit firmaları işaret ettiğini vemüteahhit firmanın geçici işçi çalıştıramayacağını ifade ettiğini, yüzlerceişçinin çalıştığı cam fabrikalarında uzmanlık gerektiren yemek, temizlik,bahçıvanlık, güvenlik gibi yardımcı işlerin alt işveren aracılığı ileyaptırılmasının otuz iş günlük süreye tabi kılınması, bu süreyi geçtiği zamantoplu iş sözleşmesine aykırı olduğunun iddia edilmesinin çalışma yaşamınınolağan akışına aykırı olduğunu, davacı sendikanın uzmanlık gerektiren işlerdealt işveren ilişkisi kurulmasına karşı 4857 sayılı İş Kanunu döneminde hiçbirgirişimde bulunmadığını, 12 yıldır kanuna uygun kurulan bu ilişkiye sessizkalan davacının geçici işçi başlıklı bir maddeyi ileri sürerek açtığı davanındürüstlük kuralları ile bağdaşmadığını, davacının delil tespit taleplerinin …sulh hukuk mahkemesi tarafından reddedildiğini, … İş mahkemesinin deliltespitine itiraz edildiğini, itiraza uğrayan tespitin hükme esasalınamayacağını, toplu iş sözleşmesinde alt işverenlik ilişkisini yasaklayanbir hüküm bulunmadığını, hal böyle iken davacı tarafın binlerce kişininçalıştığı cam fabrikalarının bulunduğu bir sektörde alt işveren ilişkisinitamamen ortadan kaldırıcı bir tespitin yapılmasını haksız şekilde talepettiğini, halbuki TİS m. 14ün sadece geçici işçi çalıştırılmasını engellemeamacını güttüğünü, m. 26’daki istisna düzenlemenin de geçici çalıştırmayasağının istisnası olarak düzenlediğinin açık olduğunu, davacının 12 yıldırkanuna uygun alt işveren ilişkilerinde tamamen sessiz kaldığını, davanın reddigerektiğini savunmuştur…
Mahkemeceyapılan yargılama sonunda alınan bilirkişi raporuna itibar edilerek, uyuşmazlıkkonusunun taraflar arasında düzenlenen Toplu İş Sözleşmesinin 14. madde degeçen "müteahhit firma" ibaresine verilecek anlam ve TİS madde 14hükmünün yorumu olduğu, Yargıtay’ın, toplu iş sözleşmesinin normatifhükümlerinin yorumunda sözleşmelerin yorumuna ilişkin esasların geçerliolacağını hükme bağladığı, toplu iş sözleşmesi kendine özgü bir özel hukuksözleşmesidir ve normatif hükümler sözleşme taraflarının ortak iradesinin ürünüolduğu, bu nedenle, dava konusu hükmün yorumunda sözleşmelerin yorumlanmasınailişkin esaslara uyulması, böylece güven teorisi çerçevesinde tarafların ortaksözleşme iradelerinin belirlenmesi, buna rağmen sonuca ulaşılamıyor ise, topluiş sözleşmelerinin kural olarak işçi lehine hükümler getirdiğinden hareketle,işçi lehine yoruma başvurulması gerektiği, sözleşmenin yorumlanması iletarafların karşılıklı irade beyanlarının ortak anlamının tespit edileceği,gerçek veya varsayımsal ortak arzunun tespitinde ilk başvurulacak unsurun,sözleşmede tarafların kullandıkları deyimler olduğu, kullanılan deyimler vesözleşmenin hükümlerinin tek başına değil, sözleşmenin bütünü içindedeğerlendirileceği, lafzi yorumla varılan çözümün sözleşmenin yapıldığısıradaki şartlara uygun olup olmadığının üzerine durulması gerektiği,tarafların sözleşmenin kurulmasından sonraki davranışlarının da yorumlanacakkonudaki ortak anlayışlarını belirleyecek unsurları taşıyabileceği, lafziyorumla sonuca varılması mümkün olmaması hali için yargı ve öğreti tarafındanbazı yardımcı yorum kuralları kabul edildiği, bunların; 1-Hükmün yorumundatereddüt halinde hükmü düzenleyen tarafın aleyhine olan anlamının, 2-O hükümleyükümlülük altına giren lehine olan anlamının, 3-Tereddüt halinde kanundakiyedek hukuk kurallarından ayrılan çözümün dar yorumunun tercih edileceği, davakonusu toplu iş sözleşmesinin "Geçici İşçi"başlıklı 14. maddesine de "Yasada belirtilen sürekli işlerde geçici işçive müteahhit firma çalıştırılamaz. Belirli süreli tevsi, montaj ve fırın tamirişlerinde belirli süreli hizmet akdi ile çalıştırılan işçilerle, süreksizişlerde çalıştırılan geçici işçiler hakkında bu toplu iş sözleşmesi uygulanmaz.Şu kadar ki daimi işlerde bir aydan fazla geçici işçi çalıştırılamaz” kuralınayer verildiği, bu hükümle bağlantılı TİS madde 26/II ise ".... Yıllıkücretli izinler.... Nisan ve Ekim ayları arasında kullandırılır. İşveren Nisanve Ekim ayları arasındaki süre içinde sadece yıllık ücretli izin hakkınıkullanan işçilerin çalıştıkları bölümlerde çalıştırılmak üzere "izindönüşüm ekibi" adı altında işçi alabilir. Bu işçilere TİS hükümleriuygulanmaz" kuralının düzenlendiği, her iki hüküm birliktedeğerlendirildiğinde, tarafların esas olarak geçici işçi çalıştırılmasınıdüzenleme amacını güttükleri, buna göre, *süreksiz işlerde ve *yıllık izinkullanan işçiler yerine izin dönüşüm ekibi adı altında geçici işçiçalıştırılması gibi iki istisna dışında geçici işçi istihdam edilmemesikonusunda tarafların anlaştıkları, esasen, bu konuda taraflar arasında biruyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın, hükümde geçen müteahhit firma ibaresininanlamı, özellikle alt işveren ilişkilerini kapsayıp kapsamadığına ilişkinolduğu, madde 14' de yer alan müteahhit teriminin, geçici işçi terimleriuygulamada kullanılan terimler olup, üçüncü kişi üzerinden kanuna aykırı işçiteminini ve bu işçilerin sürekli olarak istihdamını önlemeye hizmet ettiği,esas sorunun, müteahhit teriminin kanuna uygun alt işveren ilişkilerikurulmasını önleyip önlemediğinin tespiti olduğu, tarafların TİS hükmünü hiçdeğişmeden korumaları, 2002'den 2014 yılına kadar işveren kanun çerçevesindealt işveren uygulamalarını sürdürmekle birlikte, sendikanın toplu pazarlıkmasasında veya yargı önünde hiçbir girişimde bulunmaması karşısında, taraflarınortak iradesinin kanuna uygun alt işveren uygulamasını sınırlama amacınıgütmedikleri sonucuna varılmasını zorunlu kıldığı gerekçesi ile davanın reddinekarar verilmiştir…
Kararıdavacı vekili temyiz etmiştir… 6100sayılı HMK.’un 166/1. maddesi uyarınca “Aynı yargı çevresinde yer alan aynıdüzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantıbulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğindenilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir”. Aynı maddenin 4. fıkrasındaise bağlantının ne olduğu açıklanmış ve “davaların aynı veya birbirine benzersebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyeceknitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılacağı” belirtilmiştir.
Dosyaiçeriğine ve aynı gün incelenen aynı mahkemenin… dava dosyaları incelendiğinde,aynı sendika tarafından aynı Toplu İş sözleşmesi hükmüne dayanılarak Toplu İşSözleşmesi hükümlerinin uygulandığı işverenlere karşı aynı talep istemi iledava açılmıştır. Mahkemece aynı nitelikte davalarda aynı bilirkişilerden raporalınmıştır. Usul ekonomisi ilkesi ve HMK.’un 166. Maddesi uyarınca davalarınbirleştirilmeden sonuçlandırılması usule aykırıdır…
Somutuyuşmazlıkta uzun yıllardan beri yenilenen Toplu İş Sözleşmesinde yer alan “yasada belirtilen sürekli işlerde, geçiciişçi ve müteahhit firma çalıştırılamaz. Belirli süreli tevsi, montaj ve fırıntamiri işlerinde belirli süreli hizmet akdi ile çalıştırılan işçilerle,süreksiz işlerde çalıştırılan geçici işçiler hakkında bu toplu iş sözleşmesiuygulanmaz” hükmün işverenin asıl ve yardımcı işlerde alt işverenuygulamasına gitmesini yasaklayıp yasaklamadığı, bu hükmün geçerli olupolmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu niteliği ile dava 6356 sayılı Sendikalarve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 53. Maddesi uyarınca yorum ve sözleşmeninuygulanmasının tespiti davasıdır.
Topluiş sözleşmesi özerkliğinin bir sonucu olarak yetkili taraflar, üyelerin çalışmailişkilerini düzenleyen, bu ilişkilere doğrudan ve zorunlu olarak uygulananhukuk kuralları yaratabilme erkine sahip olmaktadır. Toplu İş Sözleşmesi işsözleşmeleri üzerinde doğrudan doğruya zorlayıcı bir etki meydana getirdiğindenbunlara normatif hükümler denir. Taraflar toplu iş sözleşmeleri ile çalışmailişkilerini düzenleyen genel ve objektif nitelikte (normatif) kurallarkoyabilmekte, kanunların “mutlak emredici” sınırları çerçevesinde üyelerin işilişkilerini kanundaki hükümlerden ayrı ve fakat aynı hukuki değerdedüzenleyebilmektedir.
Topluİş Hukukunda normatif düzenleyici hükümler yanında, borç doğurucu hükümlere yerverilebilir. Bu hükme giren sonuçlar sadece iş sözleşmesinin tarafları (işçisendikası ile işvereni veya işveren sendikasını) yükümlülük altına sokar,işyeri işçileri için herhangi bir hak ve yükümlülük doğurmaz.
Taraflarınkarşılıklı hak ve borçlarına ilişkin hükümlerden bir kısmı, toplu işsözleşmelerinde tarafların üzerine düşen görevleri iyi niyetle yerinegetirmelerine ilişkin hükümlerdir. Bunların başında “ dirlik borcu (çalışmabarışının korunması) ” gelir. Taraflarının karşılıklı hak ve borçlarınıdüzenleyen hükümler arasında açıkça yer verilmese bile her toplu iş sözleşmesidirlik borcunu içerir.( SUR, MELDA: ‘İş Hukuku Toplu İlişkiler’, Güncellenmiş4. Bası, 2011 Ankara, s.247). Bu yönü ile iş barışını koruyucu özelliği vardır.Toplu iş sözleşmesinin uygulanması ve denetlenmesine dair kayıtlar borçilişkisi hükümleri kategorisinde yer alır.
Topluİş Sözleşmesinin taraflarından biri, toplu sözleşmenin teşekkülüne dair iradebeyanının sakat olduğunu, başka bir deyimle hata ve hile neticesi bu beyanınyapıldığını iddia ve ispat etmedikçe, toplu sözleşme hükümleri işveren, sendikave sendikanın üyesi bulunan işçi hakkında da geçerlidir(9. HD, T.29.03.1991,E.1991/ 6488, K.1991/ 6704).
AyrıcaToplu İş Sözleşmeleri süreli olup, süre sonunda yenisi imzalandığında, tekraredilen hükümler var ise bu hükümlerin sendika veya işçi tarafından uzun süre uygulanmasıyönünde bir uyuşmazlık yaratılmaması tarafların iradesinin bu yönde olmadığınıgöstermez. Zira irade uygulanmaması yönünde ise yenilenen Toplu İşsözleşmesinde bu kuralın konulmaması gerekir. Hüküm korunuyor ise hükümsüzlüğüve iptali ileri sürülmediği sürece tarafları bağlayacaktır.
Belirtmekgerekir ki 4857 sayılı İş Kanunu sistematiğine göre, kural olan işverenin asılve yardımcı işlerini, kendi işçileri ile faaliyetini yürütmesidir. Asıl işinbir bölümünde veya yardımcı işte, alt işveren uygulaması ile işçi çalıştırmasıise istisnai bir durumdur.
Somutuyuşmazlıkta taraflar arasında imzalanan ve yenilenen Toplu İş sözleşmesindeyer alan “yasada belirtilen sürekli işlerde, geçici işçi ve müteahhit firmaçalıştırılamaz” hükmündeki müteahhit kavramının alt işveren olduğu açıktır.Zira asıl-alt işveren uygulamasında, alt işveren kavramının uygulamada vesözleşmelerde müteahhit (yüklenici), taşeron olarak yer aldığı bilinen birolgudur. Kaldı ki davacı sendikanın aynı uyuşmazlık konusunda 2002 yılındaİstanbul 3. İş Mahkemesine dava açtığı ve açılan davada mahkemece 10.07.2002gün ve 2002/204 E, 2002/1029 K sayılı karar ile davanın kabulüne ve “davalıişyerinde müteahhit firma (taşeron) ve işçilerinin işyerinde açık ve kapalıalanların saha temizlik hizmetleri, tahmil işleri, yemek hizmetleri ve bunlarınhazırlanmasından dağıtımına kadar olan işlemleri, pompa, fan ve toz emmesistemlerinin tamamını planlı ve koruyucu bakımlarının ve paletlerin bakılması,şoförlük ambar hizmetlerinin, ofis boy-hizmetlerinin 1475 sayılı İş Kanunu’nun8. Maddesinde düzenlenen nitelikleri bakımından 30 iş gününden fazla sürensürekli iş olduğunun ve durumun halen işyerinde yürürlükte bulunan Toplu İşSözleşmesinin 14. Maddesine aykırılık teşkil ettiğinin ve işyerinde yapılanişlerin sözleşmenin 14. Maddesinin ihlali olduğunun tespitine, muarazanıngiderilmesine” karar verilmiş ve bu karar Dairemizin 10.10.2002 gün ve2002/20284-18771 sayılı ilamı ile onanmıştır. Bu kararda açıkça müteahhitkavramının alt işveren olduğu belirlenmiştir.
Kararın1475 sayılı İş Kanunu döneminde verilmiş olması, daha sonra yürürlüğe giren4857 sayılı İş Kanunu’nun alt işveren kavramını tanımlaması ve ayrıntılıdüzenlemesi, yargı kararı ile daha önce uygulanan alt işveren, müteahhitkavramını değiştirmez. Toplu İş sözleşmesi hükmü 4857 sayılı İş Kanunudöneminde de değişmemiştir. Sözleşmenin 14. Maddesi bütünü iledeğerlendirildiğinde ve ayrıca yıllık ücretli izinle ilgili 26. Maddedüzenlemesi dikkate alındığında, süreksiz işlerde, belirli süreli işler ileyıllık ücretli izinde olan işlerin izinde oldukları süre için geçici işçi(ödünç iş ilişkisi) veya müteahhit (taşeron-alt işveren) işçisiçalıştırılabileceği, bununda dışında sürekli işler olan işverenin asıl veyardımcı işlerinde geçici işçi veya alt işveren işçisi çalıştırılamayacağı çokaçık olarak belirtilmiştir.
Ohalde toplu iş sözleşmesinin bu hükmü ile sürekli ve belirli süreli işlerdeişverenin, alt işveren uygulamasına gitmesi sınırlandırılmıştır.
İşvereninToplu İş Sözleşmesi ile alt işveren uygulamasına gidemeyeceğine ilişkinsözleşme hükmü, borç doğurucu bir hükümdür. Bu hüküm, işverenin sürekli işlerikendi işçileri ile yapmasını öngördüğünden ve istisnanın uygulanmasınıyasakladığından geçerli bir hükümdür. Bu hükmün işverenin girişim özgürlüğünütamamen ortadan kaldırdığı düşünülemez. Zira belirtildiği gibi, işyerinde asılolan ister asıl iş, ister yardımcı iş olsun bu işleri kendi işçileri ile yerinegetirmesidir. İşverenin bu borçlandırıcı hükme uyması gerekir.
Sonuçolarak taraflar arasındaki Toplu İş sözleşmesi hükmünün alt işverenuygulamasını kapsadığından, bu yönde yorumlanması gerekirken, “2002' den 2014yılına kadar işveren kanun çerçevesinde alt işveren uygulamalarını sürdürmeklebirlikte, sendikanın toplu pazarlık masasında veya yargı önünde hiçbirgirişimde bulunmaması karşısında, tarafların ortak iradesinin kanuna uygun altişveren uygulamasını sınırlama amacını gütmedikleri” gerekçesi ile isteminreddi hatalıdır. Mahkemece bu hüküm bu şekilde yorumlanmalı, davalının altişveren uygulamasına konu sözleşmeler getirtilmeli, sürekli işlerinverildiğinin tespiti halinde, dirlik borcu, çalışma barışının korunmasıkapsamında bu yöndeki uyuşmazlığın giderilmesine karar verilmelidir… Temyiz olunankararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı bozulmasına… oybirliğiyle kararverildi.”
DEĞERLENDİRME:
1- Davakonusu olayda imzalanan bir toplu iş sözleşmesinde yer alan düzenlemenin neşekilde anlaşılması gerektiği tartışma konusu olmuştur.
2-Davacı vekili, işverenin toplu iş sözleşmesine aykırı hareket ettiğini, sürekliişlerde geçici işçi ve taşeron işçisi çalıştırdığını ileri sürmektedir. Hattaaynı uygulamanın grup içindeki üç ayrı işletmede daha yapıldığını, işmahkemesine dava açtıklarını ve mahkemenin de toplu iş sözleşmesine aykırılığıtespit ettiğini dile getirmiştir. Bu sebeple bu davada da, toplu işsözleşmesine aykırı eylemin durdurulmasını istemiştir.
3-Davalı işverenin vekili ise toplu iş sözleşmesinde alt işverenlik ilişkisiniyasaklayan bir hükmün bulunmadığını belirtmiş, davacının ihlal edildiğinisöylediği maddenin de geçici işçilikle ilgili olduğunu dile getirmiştir. Dahasıişveren tarafa göre, binlerce kişinin çalıştığı cam fabrikalarının bulunduğubir sektörde alt işveren ilişkisini tamamen ortadan kaldıracak bir tespitinyapılmasını istemenin de haksız olduğuna işaret etmiştir. İşveren tarafa göre,toplu iş sözleşmesinin 14. maddesinde yer alan müteahhit firma ibaresi geçiciişçi çalıştıran müteahhit firmaları işaret etmektedir ve müteahhit firmanıngeçici işçi çalıştıramayacağını söylemektedir. Dolayısıyla, 12 yıldır kanunauygun kurulan bu ilişkiye sessiz kalan davacının geçici işçi başlıklı birmaddeyi ileri sürerek açtığı dava dürüstlük kuralları ile bağdaşmaz.
4- Yerelmahkeme, dava konusu olayda toplu iş sözleşmesinin 14.maddesinde geçen“müteahhit firma” ifadesinin yorumlanması gerektiğini belirtmiştir. Bu noktadatoplu iş sözleşmelerinin sözleşmeler gibi yorumlanması gerektiğini, bunun dagüven teorisine uygun yapılması gerektiğini, o sebeple toplu iş sözleşmesindegeçen ifadelerin tek başına değil, sözleşmenin bütünü içinde değerlendirileceğibelirtmiştir. Mahkemeye göre, hükmün yorumunda tereddüt halinde hükmüdüzenleyen tarafın aleyhine olan anlam, ilgili hükümle yükümlülük altına girenlehine olan anlam ve tereddüt halinde kanundaki yedek hukuk kurallarındanayrılan çözümün dar yorumunun tercih edilmesi gerekecektir.
5- Topluiş sözleşmesinin geç.14.maddesine göre, "Yasada belirtilen sürekli işlerdegeçici işçi ve müteahhit firma çalıştırılamaz. Belirli süreli tevsi, montaj vefırın tamir işlerinde belirli süreli hizmet akdi ile çalıştırılan işçilerle,süreksiz işlerde çalıştırılan geçici işçiler hakkında bu toplu iş sözleşmesiuygulanmaz. Şu kadar ki daimi işlerde bir aydan fazla geçici işçiçalıştırılamaz”
Topluiş sözleşmesinin 26/II maddesine Yıllık ücretli izinler.... Nisan ve Ekimayları arasında kullandırılır. İşveren Nisan ve Ekim ayları arasındaki süreiçinde sadece yıllık ücretli izin hakkını kullanan işçilerin çalıştıklarıbölümlerde çalıştırılmak üzere "izin dönüşüm ekibi" adı altında işçialabilir. Bu işçilere TİS hükümleri uygulanmaz... "
6-Yerel mahkemeye göre her iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, taraflarınesas olarak geçici işçi çalıştırılmasını düzenleme amacını güttüklerianlaşılmaktadır. Bu anlaşmaya göre, *süreksiz işlerde ve *yıllık izin kullananişçiler yerine izin dönüşüm ekibi adı altında geçici işçi çalıştırılması gibiiki istisna dışında geçici işçi istihdam edilmemesi konusunda taraf anlaşmışlardır.Bu konuda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur.
Fakat,hükümde geçen “müteahhit firma” ibaresinin anlamı konusunda uyuşmazlık vardır.Bu ifadenin “alt işveren” ilişkilerini kapsayıp kapsamadığı konusunda taraflaranlaşamamıştır.
7- Yerelmahkemeye göre, söz konusu uyuşmazlığa rağmen anılan ifade toplu işsözleşmelerinde hiç değiştirilmeden korunmuştur. 2002’den 2014’e kadar işverenkanun çerçevesinde alt işveren uygulamalarını sürdürmüştür. Sendika, toplupazarlık masasında veya yargı önünde hiçbir girişimde bulunmamıştır. Bu görünümkarşısında, ilgili hükümde tarafların ortak iradesinin, kanuna uygun altişveren uygulamasını sınırlama amacı olmadığı sonucuna varılarak davareddedilmiştir.
8-Yargıtay özel daireye göre, dava 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş SözleşmesiKanunu’nun 53. maddesi uyarınca yorum ve sözleşmenin uygulanmasının tespitidavasıdır.
Anılanmaddeye göre, “Uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesininyorumundan doğan uyuşmazlıklarda sözleşmenin taraflarınca dava açılabilir.Mahkeme en geç iki ay içinde karar verir. Kararın temyiz edilmesi hâlindeYargıtay uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlar…”
9- Özeldaireye göre taraflar, toplu iş sözleşmeleri ile çalışma ilişkilerinidüzenleyen genel ve objektif nitelikte (normatif) kurallar koyabilmekte,kanunların “mutlak emredici” sınırları çerçevesinde üyelerin iş ilişkilerinikanundaki hükümlerden ayrı ve fakat aynı hukuki değerde düzenleyebilmektedir.Ayrıca tarafların karşılıklı hak ve borçlarına ilişkin hükümlerden bir kısmı,toplu iş sözleşmelerinde tarafların üzerine düşen görevleri iyi niyetle yerinegetirmelerine ilişkin hükümlerdir. Bunların başında “ dirlik borcu (çalışmabarışının korunması) ” gelir. Taraflarının karşılıklı hak ve borçlarınıdüzenleyen hükümler arasında açıkça yer verilmese bile her toplu iş sözleşmesidirlik borcunu içerir.
10-Yine özel daireye göre, toplu iş sözleşmeleri sona erip yenilendiğinde, tekraredilen hükümler varsa ve bu hükümler sendika veya işçi tarafından uzun süreuygulanmış, herhangi bir uyuşmazlık çıkmamışsa, bu durum tarafların iradesininbu yönde olmadığını göstermez. Zira irade hükmün uygulanmaması yönünde iseyenilenen toplu iş sözleşmesinde bu kuralın konulmaması gerekir. Hükümkorunuyor ise hükümsüzlüğü ve iptali ileri sürülmediği sürece tarafları bağlamalıdır.
Dahası,İş Kanunundaki kuralın, işverenin asıl ve yardımcı işlerini, kendi işçileri ileyürütmesi olduğu, asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işte, alt işverenuygulaması ile işçi çalıştırmasının istisna oluşturduğu düşünülürse, tartışmakonusu 14.maddedeki müteahhit kavramının alt işveren olduğu açıktır. Kaldı kialt işveren kavramının uygulamada ve sözleşmelerde müteahhit (yüklenici),taşeron olarak yer aldığı da bilinmektedir.
11-Özel daire bu gerekçeler sonrasında, sendika tarafından daha önce açılan vekararı özel daire tarafından onan davada yerel mahkemenin, davalı işyerindemüteahhit firmaya yaptırılan açık ve kapalı alanların saha temizlik hizmetleri,tahmil işleri, yemek hizmetleri, bunların hazırlanması, dağıtılması, pompa, fanve toz emme sistemlerinin tamamını planlı ve koruyucu bakımlarının vepaletlerin bakılması, şoförlük ambar hizmetleri, ofis boy-hizmetlerinin sürekliiş olduğuna ve bu durumun Toplu İş Sözleşmesinin 14. Maddesine aykırılık teşkilettiğine karar verdiğine işaret etmiştir. Bu kararda da açıkça müteahhitkavramının alt işvereni ifade ettiğinin belirlendiğine işaret etmiştir.
Dolayısıylaözel daireye göre, toplu iş sözleşmesinin bu hükmü ile sürekli ve belirlisüreli işlerde işverenin, alt işveren uygulamasına gitmesi sınırlandırılmıştır.Niteliği itibarıyla borç doğurucu olan bu hüküm, işverenin sürekli işleri kendiişçileri ile yapmasını öngördüğünden ve istisnanın uygulanmasınıyasakladığından geçerli bir hükümdür ve hükmün işverenin girişim özgürlüğünütamamen ortadan kaldırdığı düşünülemez. İşverenin bu borçlandırıcı hükme uymasıgerekir. Sendikanın toplu pazarlık masasında veya yargı önünde konuya ilişkin hiçbirgirişimde bulunmaması karşısında, tarafların ortak iradesinin kanuna uygun altişveren uygulamasını sınırlama amacını gütmedikleri gerekçesi ile istemin reddihatalıdır.
12-Dava konusu olayda taraflar toplu iş sözleşmesine koydukları hükümle, müteahhitfirma çalıştırma yasağı getirmişlerdir. Bu yasak doğal olarak, sürekli işlerdegetirilmiştir. Zira işçi sendikası açısından müteahhit çalıştırılmasınınyarattığı en temel sorun, onun örgütlenme alanını daraltan, işçilerin işçilikhaklarının daralacağı sürekli işlerde gerçekleşmektedir. Doğal olaraksendikanın mücadele edeceği ve müteahhit çalıştırılmasına engel olmakisteyeceği alan da sürekli işler olacaktır. Olağan koşullarda sendikanıniradesi bu amaca matuf olmalıdır.
13-Konuya işveren açısından yaklaşıldığında ise, müteahhitlikten menfaat eldeetmek isteyen işveren için olağan beklenti, sürekli işlerde müteahhide işvermektir. Zira süreksiz işlerde ya da geçici işlerde müteahhit çalıştırmak,işveren için yeterli bir kazanım olarak değerlendirilemez. O sebeple işvereniçin doğal olan, toplu iş sözleşmesinde bu yönde bir kazanım elde etmeyeçalışmaktır.
14-Görüldüğü gibi tarafların müteahhit çalıştırmaya yönelik alanlar konusundaesasen menfaatleri farklıdır. Sendika sürekli işlerde müteahhitçalıştırılmasını istemezken, işveren isteyecektir.
15-Bu noktada işverenin arzu ettiği müteahhitlik içeren çalışma düzenininoluşturulmasında, yani sürekli işlerde müteahhit çalıştırılmasında sadecesendika değil, İş Kanunun 2.maddesi de sınırlandırıcı rol oynar. Zira İşKanunu, işleri asıl iş ve yardımcı iş olmak üzere ikiyi ayırmıştır ve asılişlerin alt işverene verilebilmesini koşula bağlamıştır. Buna göre asıl işin bir bölümünde alt işverene iş verilebilmesiiçin verilecek işin, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerleuzmanlık gerektiren işlerden olması gerekmektedir. Dolayısıyla işçisendikasının yasa ile getirilen sınırlamaları ortadan kaldırır şekilde birmüteahhitlik yapısını toplu iş sözleşmesi ile kabul etmesi hayatın olağanakışına aykırıdır.
16- Bu anlayıştan hareket edildiğinde uyuşmazlık konusu14.maddenin, alt işverenlik ilişkisini yasaklayan bir hüküm olmadığınısöyleyebilmek mümkün olmasa gerekir. Düzenlemenin sadece geçici işçilikleilgili olduğunu ileri sürmek de güçtür. Zira düzenlemede sürekli işlerde hemgeçici işçi hem de müteahhit çalıştırılması yasaklanmıştır. Dolaysıyla hükmüngeçici işlikle ilgili olduğu açıktır ancak açıkça yer verilen müteahhitliğiiçermediği söylenemez. Sürekli işlerde müteahhit firmadan iş alınmasınıyasakladığı açıktır.
17-Müteahhit kavramının içeriği, dava konusu olaydaki bir başka tartışmakonusudur. Müteahhit kavramı esasen eser sözleşmesinin tarafını ifade etse deuygulamada alt işverenlik için de kullanıldığı açıktır.
Müteahhitesasen eser sözleşmesi gereği iş görmeyi vaad eden kişi olarak, işini bellisürede tamamlamakla yükümlüdür (BK.471, 473). Borçlar Kanunu, müteahhit (yüklenici) ile iş sahibi arasındaki ilişkiyibu yapı içinde düzenlemiştir (BK. 470 vd). Dolayısıyla dava konusu olaydakitoplu iş sözleşmesindeki müteahhit kavramını, eser sözleşmesinin tarafı olarakanlamak mümkün değildir. Zira işletmelerdeki müteahhitlik kavramı daha ziyade,işyerinde yürütülen sürekli bir işi, İş Kanunundaki koşullarla alan kişiyi yanialt işvereni (taşeronu) ifade etmek için kullanılmaktadır.
Bununlabirlikte işletmelerde ve fabrikalarda da, Borçlar Kanunu anlamında müteahhitlikişleri olabilmektedir. Fabrikadaki bazı bakım onarım işleri, çevre tanzimi,çatı tamiri, boya, bir makinenin montajı gibi işlerde iş görenler, sürekli biriş yapmadıkları için teknik anlamda müteahhit (yüklenici) olaraktanımlanabilirler. Bu tür faaliyetleri (eseri) icra edenler, söz konusu icrasonrası işyerinden ayrılmaktadırlar. O sebeple, bu tür işlerde iş görenlerinbir toplu iş sözleşmesine konu alabilmesi mümkün olmaz. Ne bu müteahhitler nede onların işçileri, söz konusu toplu iş sözleşmesinin konusu olamazlar. Dahasısendikaların da, işyerlerindeki bu tür işlere yönelik bir sınırlama ihtiyacıduymaları anlamlı olmaz.
18-Bu şartlar altında, bahis konusu 14.maddede belirtilen “müteahhit” alt işverenolarak anlaşılmalıdır. İlgili düzenlemenin de, sendika tarafından, bu tür altişverenliklerin oluşmasını sınırlamak hatta engellemek için toplu sözleşmeyeeklendiği kabul edilmelidir.
19-Söz konusu 14.madde hükmünün varlığına rağmen, sürekli işlerin alt işverenlereverilmesi ve bunun yıllardır devam etmesi, işvereni haklı çıkaracak bir durumsayılmamalıdır. Her ne kadar söz konusu hükme rağmen alt işverenlik yıllardıruygulansa da, her toplu iş sözleşmesine söz konusu hükmün yeniden eklenmesi,sendikadaki sürekli işlerde alt işverenliği engelleyici/sınırlayıcı iradeninsürdüğü şeklinde değerlendirilmelidir.
20-Kararda da yer verildiği gibi toplu iş sözleşmeleri kendilerine has sözleşmelerolsalar da, gerek yargı kararlarında gerek öğretide, sözleşmeler gibiyorumlanmaları gerektiği kabul edilmektedir. Bu da doğal olarak güven teorisinidevreye sokmaktadır. Tarafların iradelerini ön plana çıkaran bu anlayış içinde,yoruma ihtiyaç duyan konu açıklığa kavuşturulmaya çalışılmaktadır. Taraflarıngüven teorisi kapsamındaki ortak iradelerinin tespitinde, toplu görüşmetutanaklarına başvurulabilmesi de büyük bir kolaylık sağlamaktadır.
Ancakdava konusu olayda bu yöntemle sonuca gidilemediği görülmektedir. Bu durumda daişçi lehine yorum zarureti doğmaktadır ki o da tıpkı yüksek mahkemenin deyaptığı üzere, hükmü alt işverenliği kapsar şekilde anlamayı gerektirmektedir.Dolayısıyla toplu iş sözleşmesinin 14.maddesindeki “müteaahit firma” ifadesialt işveren firma olarak anlaşılmalı ve sürekli ilerde alt işverene işverilebilmesinin toplu iş sözleşmesi ile sınırlandırıldığı kabul edilmelidir.
Busonuç işverenin ileri sürdüğü gibi, bir sektörde alt işveren ilişkisini tamamenortadan kaldırıcı bir tespit niteliğinde değildir. Sadece toplu iş sözleşmesisüresi içinde sürekli işlerde alt işverenliği engelleyen bir hükümdür.Dolayısıyla toplu iş sözleşmesi sona erdikten sonra, yeni bir düzenkurulabilmesine imkân veren yeni toplu iş sözleşmesinde bu sınırlamanınkonulmaması, işverene İş Kanunun 2. madesindeki koşullara uymak şartıyla altişverenlikten yararlanabilme imkânını yeniden sunacaktır. Aksi halde böyle birsözleşme hükmünün varlığını sürdürmesi, alt işverenliği imkânsız kılan biryorum olarak değil, asıl işverenin sendikaya, alt işverenliğe başvurmayacağıtaahhüdü olarak tezahür edecektir.
[1] Yarg.9.HD.31.5.2016, 16702/12869